Amsterdam’daki Türk Cafe ve Restoranları

Amsterdam’da 10 seneye yakın bir zamandır yaşıyoruz. Malum yemek yemeyi ve yeni mekanlar, restoranlar keşfetmeyi de seven bir çiftiz. Burada birçok yeni tatla, yeni mutfakla tanıştık, ancak gurbette uzun süre yaşayınca insan klasik Türk yemeklerini de çok özlüyor ve yaşadığı yerde lezzetli, kaliteli Türk restoranları arıyor. Biz de fırsat buldukça Amsterdam’ın hem köklü hem de yeni Türk restoranlarını keşfe çıkıyoruz.

Keşiflerimiz sonucu Amsterdam’daki Türk restoranları ile ilgili değerlendirmelerimizi ve de denemek için listemize aldığımız Türk restoranlarını bölge bölge ayıralım ve yazıya dökelim istedik. Hem bir sonraki keşfimize çıkarken listemize göz atalım, hem de Amsterdam’a gelip de buradaki Türk restoranlarını keşfetmek isteyenlere bir faydamız dokunsun :)

Hepimize afiyet olsun!

Amsterdam Merkez (Centrum)

Ali Ocakbaşı – Herengracht 558, Amsterdam

Şehir merkezinde, kanal kenarında kebabın tek adresi! Mezeler de çok güzel. Öğlen ve akşam yemeği için açık. Ali Ocakbasi ile ilgili onceki blog yazima da goz atabilirsiniz.

DSC_6528

Levant Weteringschans 93, Amsterdam

Amsterdam merkezde kanal kenarında güler yüzlü servis eşliğinde yemek keyfi.. Balık ve meze sevenler için ideal. Akşam 5’ten sonra açılıyor.

terras-levant-amsterdam1

Restaurant Olijfe – Valkenburgerstraat 223D, Amsterdam

Waterlooplein’a yakın Akdeniz / Türk mutfağı. Ortamı ferah, hem et, hem balık, hem de mezeleri güzel. Akşam 4’te itibaren açık, Pazartesileri kapalı.

 

olijfe2

Divan Elandsgracht 14, Amsterdam

Köklü bir Türk aile işletmesi. Lezzet acisindan biraz vasat ama servis güler yüzlü, konum açısından da çok merkezi. Akşam 5’ten sonra açılıyor.

De Pijp

Duble – Ceintuurbaan 246 HS, Amsterdam

Akdeniz mutfağı; Türk, Yunan, İspanya ve Orta Doğu mutfaklarından örnekler var. Denemek istedigimiz mekanlardan bir tanesi. Pazartesi ve Salı günleri kapalı.

duble

Maydanoz – Ceintuurbaan 9 HS, Amsterdam

Akdeniz mutfağı, özellikle de Antalya, Adana, Antakya ve Mersin bölgelerinden. Ayrıca Suriye, Lübnan, İsrail ve Yunan mutfaklarından da esinlenmiş yemekler mevcut. Türk birası ve rakısı var, odun ateşinde pisen kalamari cevize dürüm yapıp servis ediyorlar.

maydanoz

Revan Restaurant – Van Woustraat 206-212, Amsterdam

Amsterdam’ da en çok bilinen Türk restoranlarından. Yemekleri, tatlıları ve güler yüzlü personel ile memnun kalacağınız bir yer. İçli köfteden, balık, şiş kebap, aşuresine kadar Türk yemeklerini tadabilirsiniz.

Doğu Amsterdam (Amsterdam Oost)

Saffraan – Weesperzijde 48, Amsterdam

Amsterdam’ın doğusunda, kanal kenarında şık bir mekan. Türk/Akdeniz mutfağından lezzetli meze ve yemekler. Deneme listemizdeki bir başka mekan.

Nefis Etliekmek – Eerste van Swindenstraat 40E, Amsterdam

Konya mutfağı.. Etli ekmek ve bamya çorbası (Konya usulü minik bamyalardan) mutlaka denenmeli. Dekordan fazla beklentiniz olmasın :)

nefis

Çınar KoksmutsJavastraat 111, Amsterdam

Adana, şiş et ve mezelerin başarılı olduğu söyleniyor. Deneme listemizde.

Meram Restaurant Pretoriusstraat 22-24, Amsterdam

Türk mutfağından lezzetleri bulabileceğiniz kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerinde tercih edebileceğiniz bir restoran zinciri. Amsterdam’da 8 şubesi var. Simitten, vejetaryen yemeklere, deniz ürünlerinden pidelere kadar tüm Türk lezzetleri burada bulunabiliyor. Pazar günleri açık büfe kahvaltısı icin gidilebilir.

Batı Amsterdam (Amsterdam West/Nieuw West/Slotermeer)

Orontes – Hugo de Grootplein 8, Amsterdam

Batı bölgesinin merkeze yakın kesiminde. Balık ve mezeleri güzel, sıcak havada dışarda oturmak da mümkün.

orontes

Theatercafe Podium Mozaiek – Bos en Lommerweg 91, Amsterdam

Aynı zamanda uluslararası bir kültür merkezi olan bu mekanın içersinde kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği yenebilecek bir cafesi var. Pazar Türk kahvaltısı servis ediliyor ve çok lezzetli. Mekan ferah, servis güler yüzlü. Öğle yemeğinde de çorbadan salataya, sandviçten hamburgere birçok lezzetli seçenek mevcut.

podium-mozaiek-theater

Göreme LunchroomBurgemeester de Vlugtlaan 162, Amsterdam

Döneri ile meşhur, hazır almıyorlar, kendileri yapıyorlar.

Şerifoğlu Café & PatisserieSlotermeerlaan 115, Amsterdam

Amsterdam’ın en iyi baklavacısı, supanglesi de güzel. Pazar günü açık büfe kahvaltısı zengin ve lezzetli.

serioflu

ontbijt-amsterdam

Leziz Restaurant – Pieter Calandlaan 945, Amsterdam

Bir baska Konya mutfağı lokantası… Henüz denemedik ama mercimek çorbası, şiş tavuk ve etli ekmeği lezzetli deniyor. Ayrıca çocuklu aileler için ufak da bir çocuk köşesi var.

Ijburg

Marina Club – Krijn Taconiskade 432, Amsterdam

İjburg’daki limanda bir Türk et lokantası. Amsterdam’in Doğu bölgesinde 9 yıldır işletilen Antep Sofrası’nın 2. ve yeni şubesi. Etleri, servisi ve ortamı çok güzel gözüküyor. Canlı müzik de oluyor. En kısa zamanda gitmeyi planlıyoruz :)

marina-club-amsterdam-het-restaurant-9f9b3

Amsterdam’ın Dışında (Haarlem)

Midye Truck NL

Amsterdam’da henüz midyeci bulamadık ama Haarlem’deki İKEA’nın önünde duran MidyeTruck’tan gidip alınabildiğini öğrendik, ya da facebook sayfasından sipariş verilebiliyormuş. Deneme listemizde… Telefon numarası +31684475253.

 

Reklam

Vegan cenneti Amsterdam

Simdi diyeceksiniz ki vegan mi oldunuz? Yok olmadik 😊 Bizim evde Hakan etcidir, bense daha cok otcu. Ege ara sira yer, yedi mi de keyifle yer. Ekin ise bir sekilde et yemeye henuz tam anlamiyla isinamadi, hem de ne kirmizi ne beyaz.. Acaba insan dogustan vejetaryen olabilir mi diye dusunuyoruz ara sira. Zamanla gorecegiz bakalim.

Dedim ya ben daha cok otcuyum diye. Son zamanlarda beslenme seklim ve istegim, vegan olmasa da vejeteryana daha cok yaklasiyor. Sut ve et urunlerini kullanmayi azalttim ve evet Cowspiracy filminin bunda etkisi buyuk. Evet dogaya, cevreye ve surdurulebilir bir yasama verdigim onemin de etkisi hissedilir derecede. Diger yandan yasadigim cilt problemleri ve de vucudumun kirmizi et urunlerine gosterdigi isteksizlik de ustune mum dikince, kacinilmaz bir sonuc olarak beslenme seklim de evrilmeye basladi. Sebze, meyve, tahil ve deniz urunleri agirlikli beslendikce kendimi daha mutlu ve saglikli hissediyorum. Gel gor ki vegan olmaya kendimi henuz hazir hissetmiyorum, bazi aliskanliklar zor birakiliyor ama yesil beslenmeye daha yatkin oldugum kesin 😊 Eh bi de Izmirlilik var serde; bol otlu, zeytinyagli, sebze ve balik agirlikli bir beslenme ile buyuyunce su an bulundugum yer cok da sasilasi bir yer degil 😊

Hal boyleyken restoran secerken illa da menusunde et olsun diye bakmiyorum. Hatta vegan ya da vejetaryen restoranlar ve cafeler denemek cok hosuma gidiyor cunku cogumuzun etsiz olursa birseye benzemez diye dusunebilecegimiz yemeklerin aslinda icerik acisindan ne kadar zengin ve de lezzetli olabilecegini bana gosteriyor. Bu sekilde kendimi hafiflemis hissediyorum, daha mutlu ve de daha saglikli.. Iste bundandir yasadigim sehirdeki vegan ve vejetaryen mekanlari kesfetmekteki istek ve merakim 😊

Butun dunyada zaten cok yaygin bir trend haline geldi veganlik. Brad Pitt ve Natalie Portman’dan tutun da Beyonce’den Miley Cyrus’a kadar bircok unlu isim de veganligi benimsemis durumda. Dogaya, cevreye ve hayvanlarin maruz kaldiklari muameleye karsi bilinc ve hassasiyet arttikca da yayilmaya devam ediyor. Her ulkede Amsterdam’daki kadar cok vegan secenek olsa saniyorum daha cok insan hayvansal gida tuketimini azaltir hatta belki tamamen birakir.

Avrupa’nin en vegan dostu sehirlerinin basinda gelen Amsterdam, vegan ve vejetaryenler icin tam bir cennet. Kafelerde inek sutu yerine, badem sutlu, findik sutlu, soya sutlu ya da yulaf sutlu kahve icmeniz, vegan ve glutensiz kekler yemeniz mumkun. Sehirde her gun yeni bir vegan restoran/cafe aciliyor, mevcut restoranlarin da vegan/vejetaryan yiyecek secenekleri artiyor, cesitleniyor. Bir gun hayvansal gidadan tamamen vazgecersem, Amsterdam’da hic ac kalmayacagim kesin 😊

Simdiye kadar Amsterdam’daki bazi vegan restoranlari deneme sansim oldu. En cok begendiklerimi ve de yakinda denemeyi dusunduklarimi sizlerle de paylasmaktan zevk duyarim 😊

Meatless DistrictKahvalti, ogle ve aksam yemegi icin ziyaret edilebilir. Cikolata ve muzlu tostu, MD Burger’i, vegan sezar salatasi, ve  patatesi yemenizi siddetle tavsiye ederim. Yemekler 100% vegan ve organik, ve genellikle ev yapimi. Butun yemekler o kadar lezzetli ki, gercekten burasi vegan mi diye dusunebilirsiniz, evet hersey ama hersey bitkisel icerikli..

Bilderdijkstraat 65-67, Amsterdam 

MD

DopHert: Westerpark’a yakin Spaarndammerbuurt’deki bu kucuk ama sevimli kafenin muhtesem kekleri, lezzetli sandvicleri ve hamburgerinden hangisini denerseniz deneyin, bu lezzet soleninin aklinizi basinizdan alacagina eminim! Siparisinize tatli patates kizartmasini da eklerseniz, sizi kendine hayran birakacagi garanti 😉 Kahvalti ve oglen yemegi icin haftanin 6 gunu acik (Sali haric), Persembe, Cuma ve Cumartesi aksamlari da aksam yemegi servisi yapiliyor.

Spaarndammerstraat 49H, Amsterdam 

dophert

Mr. & Mrs. Watson: Veganlar ve peynir asiklari icin bicilmis kaftan bir mekan burasi. Burada hersey 100% vegan: ananas derisiyle kapli koltuklardan tutun da Fransiz fistigindan rokfor ve brie’li “peynir” tabagina kadar..Uzeri surpriz lezzetlerle dolu Watson turtasini (tatli degil tuzlu) ve de fistik ezmeli ve cikolatali brownie’yi denemeyi ihmal etmeyin 😊

Linneauskade 3H, Amsterdam 

mr and mrs

Spirit: Amsterdam’in dogusunda yeni acilan bu café/restoranda dilerseniz tek basiniza, dilerseniz cocuklariniz ve/veya arkadaslarinizla saatlerce vakit gecirebilirsiniz. Organik agirlikli bufesinde vegan bircok yemek, corba, atistirmaliklar ve tatlilar var. Cocuklar icin ayrica bir oyun kosesi var. Hem ferah hem de keyifli bir mekan.

Czaar Peterstraat 2a, Amsterdam

spirit2

Juice Brother x Van Leeuwen: Super saglikli meyve sulari, vegan salatalar ve atistirmaliklardan sonra bir de vegan dondurmaya kim hayir diyebilir 😊

Haarlemmerplein 43, Amsterdam 

juice

Vegan Junk Food Bar:  Overtoom ve Pijp olmak uzere iki farkli semtte subesi olan bu vegan bar, musterilerine birbirinden lezzetli atistirmaliklar, salatalar, vegan ‘kofte’ (bitterballen), vegan hamburger hatta vegan mayonezli tatli patates kizartmasi sunuyor.

Staringplein 22, Amsterdam 

Beter en LeukEn kisa zamanda, bir pazar sabahi vegan brunch’ini denemeyi dusundugum Beter en Leuk’te envai cesit tatlilar, corbalar ve sandvicler var. Ve tabii ki hepsi biyolojik ve saglikli. Amsterdam’in dogusundaki mekan, haftanin her gunu sabah 8.30/9.30’dan aksam 5e kadar acik.

Eerste Oosterparkstraat 91, Amsterdam 

beter en leuk

VegabondLeliegracht uzerindeki bu sevimli café guleryuzlu hizmeti ve leziz yiyecek ve icecekleri ile sehrin gobeginde kucuk bir vegan cenneti.

Leliegracht 16, Amsterdam 

vegabond

D&A Hummus Bistro: Bir vegan / vejetaryenin hayatinda humus olmazsa olmaz, biz de ailecek cok severiz. Bu kucuk ama sevimli humuscu Amsterdam’in Jordaan mahallesinde, ve de cok popular bir mekan. Ortami keyifli, yemekleri cok lezzetli ve servisi de guleryuzlu. Ustune ustluk Amsterdam fiyatlarina gore fiyatlari da gayet uygun. E hadi oyleyse, hep birlikte humus yemeye 😊

Westerstraat 136, Amsterdam

humus

Amsterdam’in vegan ve vejetaryen restoran ve cafeleri saymakla bitmez. Daha kesfedilecek cok mekan var. Yeter ki isteyin, yeter ki deneyin.. Bakin sizi nasil sasirtacaklar 😊

Ali Ocakbasi Amsterdam

Kac yil gecti aradan ayri gayri, bitsin artik bu hasret bulusalim gayri… sarkisiyla herkese tekrar merhaba :)
Son blog yazimizi ailemizin yeni uyesi gelmeden bir ay once yazmisiz, hamileligimin tam 36. haftasinda. E iste ondandir bu kadar uzun suredir blogdan ayri kalisimiz.. Sebebi hayirli, cok tatli, cok boncuk bir erkek cocugu. Neredeyse 2 yasina girecek; bebeklik aylarini atlattik, haliyle biraz da rahatladik. Oyleyse hadi madem, blogumuza kaldigimiz yerden devam edelim. Insallah bundan sonra arayi cok acmayiz :)
Gecenlerde Amsterdam’daki Turk restoranlarina harika bir yenisi eklendi, adi Ali Ocakbasi. Kebabin en hasini, en lezzetlisini arayanlar icin ideal mekan. Aslinda sadece kebap icin degil, iyi et yemek icin de harika bir restoran. Ustelik yeri de cok merkezi, Utrechtsestraat ile Herengracht’in kesistigi yerde, Rembrandtplein’in hemen arkasi. Yerinin merkezi olmasi sebebiyle ozellikle cuma ve cumartesi aksamlari rezervasyonsuz gitmek sizi hayal kirikligina ugratabilir, masa bulamayabilirsiniz. Mutlaka rezervasyonunuzu yaptirin onceden.
Yemeklerine kisaca deginecek olursak.. Saslik, fistikli kebap ve kusneme bizim ana yemeklerde favorilerimiz. Yesil salatasi cok guzel. Tatlilardan da kunefe ile peynirli irmik helvasi kacmaz..
Ali Ocakbasi’nin ortaklari benden restorani fotograflamami rica ettiler, ben de seve seve cektim. Umarim sizin de istahinizi kabartir, ve yolunuzun Ali Ocakbasi’na dusmesine vesile olur.
Facebook sayfasi icin buraya tiklayin..

DSC_6723

DSC_6712     DSC_6356     DSC_5932

DSC_6528

DSC_5865

DSC_6573

DSC_6215

DSC_6557      DSC_6592

DSC_6224

DSC_6041     DSC_6063     DSC_5998

DSC_6665    DSC_6689

Afiyet olsun!

Amsterdam Yeme İçme Rehberi

Son güncelleme: 28 Ocak 2017
Geçen gün düşündüm de, Amsterdam’da yaşamaya başlayalı 3-5 sene oldu ama blogumuzda bir tane bile Amsterdam yazısı yok.. Amerika macerasına kısa bir ara verip bu güzel bahar aylarında Amsterdam’a gelecekler için bir yazı yazalım dedik :)
Şimdi kalkıp Amsterdam’ın tarihinden girip müzelerinden ve görülecek yerlerinden çıkmaya kalksak bu yazı çok uzayacak. Eğer aradiginiz oyle bir post’sa sizi sevgili Gokce ve Fatih’in blog yazisina gonderelim, harika tüyolar bulabilirsiniz.. Biz en iyisi blogumuzun da başlıca iki konusundan biri olan yemek temalı bir yazı yazalım, hem de Amsterdam’a yolu düşenlere faydamız dokunsun :)
Bizim Amsterdam’a yolu düşen dostlarımızla paylaştığımız bir mekan listemiz var. Ara sıra listemizi güncelliyoruz, keşfettiğimiz yeni mekanları ekliyoruz. Yalnız şunu baştan belirtmekte fayda var. Bizim listemizde “seçkin” Hollanda mutfağını tadabileceğiniz mekanlar yok. Sebebi de zaten çok kısıtlı bir mutfak olan Hollanda mutfağını pek tercih etmiyor olmamız.. O yüzden Hollanda yemekleri tadacağınız mekanlar arıyorsanız, boşuna vakit kaybetmeyin, hemen google amcaya geri dönün :) Biz genelde Italyan, İspanyol, Meksika, Belçika, Japon yemeklerini ve lezzetli kırmızı et yiyebileceğimiz mekanları tercih ediyoruz. Tabii mutlaka daha denemediğimiz ama yemekleri muhteşem yerler vardır, ama biz bildiğimiz, dostlarımızı gönül rahatlığıyla yönlendirdiğimiz mekanları sizlerle de paylaşmak isteriz. Eğer cocuklu bir aileyseniz, son yazımıza da bekleriz (Cocuklu Aileler icin Amsterdam Rehberi).
Google Maps uzerinde bahsettiğimiz yerleri işaretledik, umarız işinize yarar:
Öncelikle otel kahvaltısını beğenmediyseniz ve güzel bir kahvaltı yapmak istiyorsanız gidilebilecek yerlerden bazıları şöyle:
Lunchcafe Single 404 – Özellikle haftasonu erken saatte gitmekte fayda var, rezervasyon almıyorlar. Sandviçleri çok lezzetli.. (Singel 404)
Dignita – Kahvalti, brunch ve ogle yemegi sunan bu cafede menudeki tum secenekler cok lezzetli. Iceriklerinin yerel mahsullerden ve de serbest dolasan tavuklarin yumurtalarindan olusmasi da cabasi. Iki farkli lokasyonda hizmet veriyor, haftasonlari rezervasyon alinmiyor. Sira beklememek icin erken gitmekte fayda var. (Koninginneweg 218h Vondelpark ve Nieuwe Herengracht 18a Hoftuin)
Sandwichshop Vennington – Ufak, yol üstü bir mekan. Hava güzelken dışarda oturmak keyifli, sandvicleri taze ve lezzetli. Rezervasyon alınmıyor.. (Prinsenstraat 2)
Vinnies – Haarlemmerstraat’da (Dam meydanina yakin) seker bir cafe. Menusu oldukca zengin.. Kahvalti, kek, sandvic, salata ve corbalarda organik urunler kullaniliyor.
Greenwoods – İngiliz kahvaltısı sevenlere şiddetle tavsiye edilir (Keizergracht 465)
De Ysbreeker – Amstel nehri kenarında, geniş iç mekanı ve büyük bir terası olan, taze sandviçler ve enfes tatlılar yiyebileceğiniz bir mekan.. (Weesperzijde 23)
DSC_0017
Cafeler:
Gün ortasında gidilebilecek birkaç cafe seçeneği..
Cafe de Jaren – Kanal kenarında hoş bir terası olan mekan.. Güzel havalarda terasta yer bulmak zor olur ama hemen pes etmeyin, manzara beklemeye değer (Nieuwe Doelenstraat 20)
Jordaan’da çok iyi Hollanda usulü elmalı tart (apple pie) yapan mekan: Winkel 43  (Noordermarkt 43)
Öğlenden sonra canınız pizza mı çekti? Güzel havada kanal kenarında küçük bir banka oturup muhteşem bir pizza yemenin zevki bir başka olur. Jordaan’daki Da Portare Via sizin için doğru adres…
Yoksa canınız hamburger mi çekti? O zaman Amsterdam’ın bize göre en iyi hamburgecisi olmaya aday Lombardo’s u denemeden geçmeyin. Lombardo’s müzeler meydanına çok yakın.. İçerde oturulacak yeri yok ama kapısının önündeki bankta hamburgerinizi afiyetle yiyebilirsiniz..
Hem öğlen yemeği hem de akşam yemeği için uygun harika bir piliç çevirmeci olan Bierfabriek‘i de şiddetle tavsiye ediyoruz. Burada kendi üretimleri olan biraları eşliğinde cok lezzetli bir yemek yiyeceğinizi garanti ediyoruz.. Yerde fıstık konsepti de hoşunuza gidebilir. İçeri girdiğinizde daracık bir girişle karşılacaksınız ancak pes etmeyın be arka tarafa doğru devam edin.. Arkadakı masalar ve alan oldukça geniş ve hatta çocuklu aileler için de ideal..
Eğer Amsterdam’da vaktiniz bolsa, biraz şehirden uzaklaşmak ve Amsterdamlıların gittiği bir mekana takılmak isterseniz Noorderlicht tam size göre (NSDM Straat 102). Merkez tren istasyonundan ücretsiz feribotla 15 dakikalık bir yolculukla karşıya geçip, hangarların arasından kısa bir yürüyüşle buraya ulaşabilirsiniz. Özellikle güneşli ve sıcak havalarda çok keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Açık hava pazarları:
Amsterdam’da hem taze sebze ve meyveler, atıştırmalıklar bulabileceğiniz, hem de açık havada alışveriş yapabileceğiniz pazarlar var. Bunların en önemlileri şöyle:
En meşhuru Albert Cuyp Pazarı – Albert Cuypstraat (De Pijp) Organik pazar – Noordermarkt (Jordaan, Noorderkerk yanında) Bit pazarı – Waterlooplein (Stadhuis-Muziektheater kompleksine yakın) Çiçek pazarı – Bloemenmarkt (Singel, Koningsplein ile Muntplein arasinda)
Pazarlar hakkında daha detaylı bilgi ve kuruldukları günler icin buraya tıklayın..
Restoranlar: 
Peki akşam yemek için nereye gitmek istersiniz? Eğer bizim gibi salaş yerlerden hoşlanıyorsanız, size sunabileceğimiz seçenekler şunlar:
De Zotte (Raamstraat 29) – Belçika mekanı. Saat 4te aciliyor. Envai çesit Belçika birası ve güzel yemekleri var.. Genelde akşamlari kalabalık oluyor, erken gitmekte ya da rezervasyon yapmakta fayda var.
Cafe Klos (Kerkstraat 41-43) – Acayip güzel kuzu kolu (lamb shoulder) yapıyorlar, uzun uzun pişiyor, yumuşacık oluyor et.. Rezervasyon yapılmıyor.
Japan Inn (Leidsekruisstraat 4) – Çok iyi suşi yapiyorlar, ızgaraları da harika.. Rezervasyon yapılabiliyor.
Los Pilones (bir Kerkstraat 63, bir de Jordaan’da var) – Enfes Meksika yemekleri, ve margaritaları var. Jordaan’dakinde rezervasyon yapılabiliyor.
Pata Negra – Onlarca İspanyol mezesini (tapas) bir arada bulabileceğiniz bir mekan..
Coco’s Mine (Thorbeckeplein 8) – Avustralya mekanı. Büyük porsiyonlar, fast food tarzında hamburgerler ve snackler. Kanguru eti hiç denemediyseniz işte size fırsat..
Biraz da diğer restoranlardan bahsedelim:
Momo  (Hobbemastraat 1) – Eğer salaş mekanları değil daha trendy yerleri tercih ederim derseniz.. Hele ki füzyon Asya mutfagi severseniz Momo tam size göre. Yerlilerin de popüler mekanı.. Rezervasyon yapılabiliyor.
Castell (Lijnbaangracht 252 – 254) – Eğer iyi kırmızı et yemek isterseniz Castell’i tavsiye ederiz.. Brezilya usulü yumuşacık ve lezzetli biftek yemek için doğru adres..Rezervasyon gerekebilir.
İtalyan yemeği tercih ederseniz, Pasta e Basta‘da canlı müzik eşliğinde sürprizli bir akşam yemeği yiyebilirsiniz :) Eşinizle ve sevdiklerinizle özel bir yemek planlıyorsanız emin olun burası ilk tercihlerinizden biri olmak için güçlü bir aday.. Rezervasyon yapmakta fayda var. (Nieuwe Spiegelstraat 8)
Red (Keizersgracht 594) – Yeri itibariyle hem merkezi hem de kanal kenarında şık bir restoran Red. İki temel menü üzerine kurulu bir konsepti var, ana yemeğiniz ister ıstakoz ister biftek olsun, lezzet açısından pişman olmayacağınız bir restoran. Rezervasyon yapmakta fayda var.
Jaspers (Ceintuurbaan 196) – Yakında Michelin yıldızı alması neredeyse kesin olan bu restorana, hazır fiyatları da kalitesine göre uygunken romantik bir akşam yemeği için gitmenizi tavsiye ederiz. Şef Jasper’in iki haftada bir değişen ve sezonun ürünlerinden özenle hazırladığı yemekleri hem yaratıcı hem de leziz.. Rezervasyon yapmakta fayda var..
İtalyan restoranları konusunda Amsterdam oldukça zengin.. Vasso (Rozenboomsteeg 12-14), Casa di David (Singel 426), ya da Saturnino (Reguliersdwarsstraat 5) tercih edilebilir..
Amsterdam’a gelip Türk yemeklerini özlerseniz de tabii ki ve illa ki Ali Ocakbaşında yemek yemeden gitmeyin. Amsterdam’ın en güzel kanallarında biri olan Herengracht üzerinde ve Rembrandtplein’e çok yakın..
Barlar:
Bo Cinq Prinsengracht 494 (Leidseplein’e yakin). Aynı zamanda av etleri yiyebileceğiniz güzel bir restoranı da var.
Kamer 401  Marnixstraat (Leidseplein’e yakin)
Lux Marnixstraat (Leidseplein’e yakin)
Gece klüpleri:
Escape en meşhuru, Panama ve Trouw gidilebilecek diğer gece klüpleri..
Konser salonu:
Paradiso ya da Melkweg
Siz de mekan tavsiyelerinizi bizimle paylaşırsanız çok seviniriz. Yeni yerler, yeni tatlar denemek bizim hobimiz :) Amsterdam’da keyifli ve lezzet dolu gezmeler dileriz!

Sürprizlerle dolu bir Ortaçağ şehri: Talin

Mayısın son haftası yolumuz Estonya’ya düştü. Seda bir iş gezisine çıkacaktı, dedim ben de gelirim peşinden. Baltık ülkelerini hiç görmemiştik. Açıkçası benim beklentilerim biraz düşüktü. Macaristan, tatlıları dışında beni çok tatmin etmemişti, şimdi de küçücük bir ülke olan Estonya’dan ve onun başkenti Talin’den çok fazla bir şey beklemiyordum. Bu kadar mı yanılabilirdim! Şehirde sanki her şey, herkes bizi etkilemek için seferber olmuş.. Haliyle inanılmaz güzel bir hafta sonu geçirdik.

   

Talin çok güzel bir şehir. Ortaçağ havasını olduğu gibi koruyan tarihi kısmı UNESCO dünya mirasları listesinde. Her yer bir film seti gibi, her şey herkes samimi duruyor, bambaşka bir dönemde yaşıyormuş gibi hissediyor insan.

 

Bu yıl Talin Avrupa Kültür Başkentlerinden biri. Hani şu geçen sene İstanbul’un da olduğu gibi. Yüzlerce kültürel ve sanatsal aktivite planlanmış bu sene için. Bu yetmezmiş gibi gittiğimiz hafta sonu Talin’in iki tane birbirinden hoş geleneksel festivaline denk geldik! Tamamen şans eseri kendimizi harika bir ortamın içinde bulduk.

 

Bunlardan birincisi “Talin Treff Festival”, kukla ve sokak sanatları festivali. Şehrin her yerinde çılgın kostümlere girmiş sokak göstericileri, dünyanın her yerinden en meşhur kukla şovları, sokaklarda çocuklar için kukla yapma eğitimleri, dans gösterileri ve daha neler neler…
 

Her yer rengârenk, cıvıl cıvıl… 10 yıldan uzun süredir her yaz devam eden bu festivalin asıl odak noktası kukla ve bu alandaki yenilikler. Gerçekten de artık birçoğumuz için ölen bir sanat dalı olmaya başlayan kuklacılığın hala verebilecek çok şeyi olduğunu gördük tanık olduğumuz gösterilerde. Bir gösteride kulağımıza Türkçe bir şeyler çalındı, meğersem Azericeymiş. Rauf Afsarov Kukla Tiyatrosuymuş, insanlar neden bahsedildiğini anlamasa da dikkatle ve keyifle izliyorlardı bize çok tanıdık gelen karakterleri: Zengin ve yaşlı bir tüccar, genç bir güzele gönlünü kaptırır, ama güzelin gönlü başkasındandır ve bu böyle sürer gider… Bizim oralardan bir gösteriyi Talin’de insanların ilgiyle izlerken görmek çok hoşumuza gitti. Türkiye’den de bir gösteri görmek isterdik, Hacivat ve Karagöz, Orta Oyunu, Çengiler, Zenneler ya da bir meddah ne bileyim o kadar çok sokak sanatımız var ki aslında ama ne yazık ki çoğu bir şekilde popülerliğini yitirdi.

 

Belki Treff Festival’de memleketten bir şey çıkmadı karşımıza ama yine tamamen şans eseri aynı hafta sonu Talin’in 30uncu Tarihi Şehir Festivaliymiş. Ortaçağ kıyafetleriyle Estonyalılar bizi ortaçağa götüren bir geçit yaptılar.

  

Şehrin merkezinde çok tanıdık sesler geldi kulağımıza, bir davul, bir saz… Eğlenceli bir oyun havası… Ayaklarımız bizi sesin geldiği yere götürdü. Bir de kim çıksın karşımıza: Baba Zula! Sahne şovları harikaydı, Murat Ertel’in kostümü, zaman zaman sahneye gelen bir dansöz, eğlenceli ritimler ve dayanamayıp dans eden yüzlerce Estonyalı. Biz de karşılıklı iki göbek attık tabi bu fırsatı kaçırmayıp. Baba Zula’nın gelmesi harika olmuş, sanki iki festival için birden gelmişler gibi olmuş, hem sokak gösterisi hem de konser.

Aynı festival kapsamında birkaç enteresan konsere daha denk geldik, Estonya’dan bir klasik müzik orkestrası; Gürcü bir caz grubu vesaire.. Her köşe başında ayrı bir eğlence, üstelik de bu Talin’in tarihi şehrinin eşsiz ve müthiş korunmuş güzelliğini kendisine arka fon olarak alınca tadından yenmez bir hal aldı.
Öğrendik ki her gün 12:30’da şehirde rehber eşliğinde bedava yürüyüş turları düzenleniyormuş. Tamamen yerli gençlerin bir girişimi olan bu projede prensip “gönlünden ne koparsa”! Çok samimi bir Estonyalı genç kız bize rehberlik etti, çok derin ve sıkıcı tarihsel bilgilere girmeden şehrin komünist geçmişine, Şarkı Devrimine ve daha daha eski ta orta çağ dönemlerine dair enteresan anekdotlar, efsaneler anlattı. Zaten küçücük bir şehir olan Talin’i buranın yerlisiyle gezmek çok keyifli oldu.

  

Rehberimizden enteresan bir hikaye: Talin’in tam içinde tam anlamıyla Rus stili bir yapı olan, şehrin panaromasına çok farklı bir tat katan Alexander Nevsky Kilisesi var. Kilisenin tepesindeki hacın altında bir de aynı camilerde olduğu gibi İslamiyet’in simgesi olan bir hilal var. Öğrendik ki bu hilal yapılış yılları Osmanlı-Rus harbi yıllarına denk gelen bu kilisenin tepesine Hıristiyanlığın İslamiyet’i alt etmesini simgelemek için yerleştirilmiş ve hala da orda duruyor.

   

Şehrin güzelliğini Seda’nın fotoğrafları zaten gözler önüne seriyor bilmem siz ne düşündünüz?:)    
Yazı oldukça uzun oldu ama değinemeden edemeyeceğim bir konu var o da Talin’de yemekler tabi ki!
İki restoran denedik Talin’de, biri zaten oldukça meşhur. Talin’e gidince uğramadan olmaz cinsten bir yer. Burası Olde Hansa*. Yüzlerce yıllık bir binada tam bir orta çağ hanı atmosferi yaşamak isteyenler için. İçeride her şey ama her şey dönemine uygun yapılmış, çalışanların kıyafetlerinden, müzisyenlere, yemeklerden, tuvaletlere kadar. Ambiyans olağanüstü… Gerçekten de gidilmesi gereken bir yer. Yemeklere gelince ben kendim adına iyi ki ortaçağ’dan beri mutfak kültürü bunca yolu kat etmiş dedim. Belki de ayı ya da geyik eti denemek isteyenler için ilginç bir deneyim olabilir ama bana yemekler fazlasıyla ağır geldi. Fiyatlar da Estonya standartlarında oldukça pahalı ama bu ambiyansa değer. Adres bilgileri aşağıda…

 

 

İkincisi gittiğimiz restoran Aed**’i daha sade ve lokal bir şeyler yemek istediğimizi söylediğimiz rehberimiz tavsiye etti. Küçük bir sokakta, hemen fark edilmeyen bir yer ama içeride harika dekore edilmiş rüstik bir salonu ve arkada da bir bahçesi var. Sloganı “Embassy of Pure Food” yani Saf Yemeğin Büyükelçiliği! Yemeklerin tamamı organik ve civardan geliyor. Yemekler geleneksel Estonya mutfağının modern yorumlarıymış. Biz servise de, yemeklere de, fiyatlara da bayıldık. Her Talin’e yolu düşene şiddetle tavsiye ederiz. Adres bilgileri aşağıda…

 

Talin harika bir şehir, bizim için bu kadar aktivitenin üst üste denk gelmesi tabii ki büyük şans. Ama St. Petersburg ve Helsinki’ye de çok yakın olan bu şehre gitme şansınız olursa kaçırmayın deriz.
*Olde Hansa – Vana Turg 1, Talin, +372 627 90 20, Ambiyans Olağanüstü, Yemekler ”yenir”le “keyifli” arası.
** Von Krahli Aed (Embassy of Pure Food) – Rataskaeyu 8, Talin, +372 626 90 88, Yemekler lokum!

Amsterdam’da Ziyafetin Diğer Adı: Fotoğraflarla Köşebaşı

Yurtdışında yaşamaya başlayınca insan en çok kendi mutfağının yemeklerini özlüyor. Biz elimizden geldiğince özlediğimiz yemekleri evde yapmaya çalışıyoruz ama arada sırada insan bir restorana gidip mezelerle masayı donatmak ve sevdikleriyle keyfince yemek yemek istiyor.
Amsterdam’da yaşayan birçok Türk gibi biz de özlediğimiz Türk yemeklerini, mezeleri ve et yemeklerini yiyebileceğimiz bir restoran aradık durduk. Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen Türk restoranlarına geçtiğimiz haftalarda bizi çok heyecanlandıran yeni bir tanesi eklendi: Köşebaşı. Türkiye’nin en sevilen restoranlarından olan Köşebaşı; Atina, San Paolo, Bahreyn ve Dubai’den sonra restoran zincirine böylece Amsterdam’ı da eklemiş oldu.
Köşebaşı’nın açılmasının ‘Amsterdam’da ziyafetin diğer adı’ olmasının dışında benim için ayrı bir önemi daha var. Restoranın ortakları Köşebaşı’nın hem iç mekan hem de açılış partisinin fotoğraflarını çekecek bir fotoğrafçı ararlarken sevgili eşimin teklifiyle bu görevi bana ve Hakan’a verdiler. Biz de açılış gününde bu görevi yerine getirmek üzere yerimizi aldık.
Köşebaşı Amsterdam’ın ortakları, yemeklerin Türkiye’dekilerle aynı lezzette olması için Köşebaşı Türkiye’den iki kıdemli şefi Amsterdam’a getirmişler. Biri Türkiye’deki Köşebaşı lokantalarının baş aşçısı Sezai Çelikbaş, kendisi bir aylığına geldiği Amsterdam’dan Köşebaşı’nın açılışından sonra ayrılarak Türkiye’ye geri dönecek.. Diğeri ise 9 yıldır Köşebaşı’nda aşçılık yapan usta şef Orhan Demir. O ise Amsterdam’da devamlı şef olarak kalacak ve enfes yemekler yapmaya devam edecek.. Açılışa gelen misafirler, işte bu iki kıdemli şefin elinden Hollanda bayraklı kürdanlara geçirilmiş leziz et yemeklerini yiyerek unutulmaz bir ziyafet çektiler. Tabii biz de bir yandan fotoğraf çekip diğer yandan o güzelim etleri höpürdettik ;)
Köşebaşı’nın yemekleriyle ilgili daha sonra ayrıca bir yazı yazacağız ama merak edenler için özellikle Şaşlık ve Tarsusi kebabına bayıldığımızı belirteyim. Bu yazının konusu sebebiyle şimdilik sizi restoranın iç mekân ve açılış fotoğraflarıyla başbaşa bırakıyorum :)

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Açılış fotoğraflarının devamı :

Kosebasi Acilis Fotograflari 1 ve Kosebasi Acilis Fotograflari 2

Köşebaşı Adres: Amsteldijk 25, 1074 HS, Amsterdam 
Rezervasyon Tel: 020 – 662 77 77
http://www.kosebasi.com
Not: Köşebaşı Amsterdam’ın ortaklarına mekan ve açılış fotoğraflarını çekme görevini bize verdikleri için teşekkür ediyorum.
S.

Çok Tatlı Budapeşte Anıları

 Geçtiğimiz hafta sonu Seda ile kısa bir Budapeşte gezisi yaptık. Şehir iyi, güzel, tarihle dolu vesaire de aklımda geriye kalan en önemli şeyler tabii ki eski kafeleri ve enfes pastaları oldu!
Şehir 150 yıl Osmanlı toprağıymış ama o günlerden geriye birkaç hamam dışında pek bir şey kalmamış. O kadar savaşlı bir tarihi var ki şehir defalarca yıkılıp baştan yapılmış. En ihtişamlı günlerini Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde yaşamış, bugünkü tarihi dokusu da 19. Yüzyılı hissettiriyor.
Şimdi gelelim asıl konumuza.. Gitmeden önce araştırdık ettik. Okuduğumuz birçok yazıda, yazarların “gidip de o pastaları yemeden dönerseniz size yazıklar olsun” demek istediğini hissettik, başladık kendimize güzel bir kafe aramaya.
Şehirde çok hoş bir kafe kültürü var. Zamanında özellikle sanatçı takımının takıldığı yerlermiş. Birçok kafe, müdavimi olan sanatçılara şiirlerini yazmaları için ücretsiz kâğıt ve mürekkep verirmiş ve hatta onlara özel, uygun fiyatlı sanatçı menüleri olurmuş. Bunun haricinde şehirde bir dedikodu mu var buralarda yayılırmış; âşıklar ilk buluşmalarını buralarda yaşar, niyetlerini burada beyan eder, gösteriş yapmak isteyenler en şıkıdım kıyafetlerini giyinip buralarda gezinirlermiş. Daha sonra gelen savaşlar ve yıkım ve son olarak da demir perde yılları bu kültürü sekteye uğratmış, yıkılmışlar, yasaklanmışlar…
Neyse ki son 20-30 yılda tekrar eski ihtişamlarına kavuşmuşlar, yüzyıllar boyu süregelen lezzetlerinden ise nerdeyse hiçbir şey kaybetmemişler.. Ben hep derim ki gördüğün, gezdiğin sana kalsın yediklerini anlat :) İşte bunlar da bizim yediklerimiz:
Gerbaud Kavehaz / Vörösmarty Ter 7-8 /www.gerbaud.hu
Kitchen Crashers notu: 6 (Keyifli)

1858’de kurulmuş, şehrin en önemli meydanlarından birinde koskocaman bir yeri var, içerisi çok gösterişli, kumaş duvar kağıtları eski çağlara alıp götürüyor insanı. Pastalar çok güzel, servis de hızlı. Aşırı turistik olması ve yüksek fiyatları dezavantajları, etrafımızdaki yüzlerce turist ortamın büyüsünü biraz kaçırdı, ama yine de keyif aldık; belli bir kaliteyi korumayı başarmışlar.
Neler Yedik:
Tiramisu Kehely (Sundae) HUF 2450 Muzlu, Tiramisulu kahveli ve sade dondurma. (7- Leziz)

Narancos Karamell Szelet HUF 1750 Karamelli, portakallı pasta, portakallı dondurma, macaron, portakal ve çikolata sosu. (7 – Leziz)

Szelet Gerbaud HUF 950, bu güya kafenin meşhur dilim keki, cevizli ve kayısı reçelli. Benimki bayat geldi, özelliksizdi. (4 – Fuzuli)

Central Kavehaz / Iranyi Utca 26 /www.centralkavehaz.hu
Kitchen Crashers notu: 7 (Leziz)

 

Burası Budapeşte’nin bir diğer klasiği. Ortam çok daha samimi ve şehrin ruhunu yaşatıyor. 1800lerin sonunda kurulduğunda burası Budapeşte’nin en önemli edebi buluşma noktası olmuş. Birçok yazar yazılarıyla da Central Kavehaz’ı ölümsüzleştirmişler. Bugünkü yenilenmiş haliyle mekana da pastalarına da bayıldık. Fiyatları da çok daha uygun.

 

Neler Yedik:
Egzoticus HUF 690 Mangolu, Papayalı, Kremalı Pasta 7 – Leziz

Pogacsa HUF 190, Bildiğimiz sade poğaça. Güzeldi. 6 – Keyifli
Macarons HUF 250 Çeşit çeşit macaronlarını denedik hepsi birbirinden lezizdi. 7
Full of Chocolate HUF 820 Çikolata bombası! Acayip bir şey, eriyor ağızda. 8 – Lokum
Sonuç olarak böyle tatlı bir hafta sonuydu işte. Umarım yeni notlandırma sistemimizi de beğenirsiniz hehe :) 
Tamamen kişisel olan değerlendirme skalamızda yiyecekleri 10 üzerinden şöyle değerlendiriyoruz:
1 – leş, 2- çöp, 3- kelek. 4 – fuzuli. 5 – yenir, 6 – keyifli, 7 – leziz, 8 – lokum,  9 – enfes, ve 10 – efsane :)))